NOLYA
Hayatı Sorgulamadan Yaşayamıyorum. Bu Nedenle Zaman Zaman Hayattan Kopmak Durumunda Kalıyorum Ve Burası Kopmalarımı Bağladığım Yerdir. Bir Nevi Söküklerin Ahkamla Dikilip Bir Daha Sökülmeyecekler Sanılması Ahmaklığı...
31 Mayıs 2013 Cuma
28 Ağustos 2011 Pazar
22 Ocak 2011 Cumartesi
23 Aralık 2010 Perşembe
12 Aralık 2010 Pazar
Hülyalar,Rüyalar..
Bir şeyi gerçekten yapmak istediğinizde önce hayal katilleriyle karşılaşırsınız.
Herbirini inandığınız şeye inandırmanız gerekir.
Ki zaten zar zor bulmuşsunuzdur birşeylere inanmayı..
Aslında inançsızlığa sizde herkes gibi meyletmişken (kendine olan inançtan bahsediyorum,hani şu bir zamanlar kendini bilen,tanıyan ve neleri başarıp neleri başaramayacağını bilen,isteyen,yaratanını hatırlayan,anlayan,seven,onun yolundan giden,kendi mutluluğunu alan,başkalarına mutluluk vermeyi bilen,isteyen,senden,benden... işyerinde önüne her ay bir öncekinden daha yüksek olarak konulan satış hedeflerine olan inancından,satışlar artarsa şirketin büyüyeceğine,şirket büyürse senin de büyüyeceğine olan inancından ve ya insanlığın artık dünyaya olan tek etkisinin doğayı tahrip etmek olduğuna,ilerde su için savaşmamız gerekeceğine olan inancından inandırılmalarından bahsetmiyorum...) yaşamın inanç olmadan ne kuru ve manasız bir hal aldığını farketmeden çoğu kez harala gürele yaşayıp giderken ve ara ara depresyona girip çıkarken bir şey bulmuşum inanacak ;abidik gubidik de olsa..belki mutlu edecek beni..
Ama sonra üzülmeyesin diye başlayan cümleler kurup,sizi düşünüyormuş gibi görünseler de aslında sizin yaşamanıza imkan tanımayan birileri olup çıkanlar bazen en yakınlarınız olabiliyor.
Bir rahat bıraksa herkes herkesi..
Ben kimsenin hülyasına,rüyasına karışmıyorum,anlatılanı dinliyorum ve hep destek olmaya çalışıyorum,müdahale etmiş olmayayım diye hep bir adım geride duruyorum bana mantıklı gelmese de o bahsedilen. Hülyalara,rüyalara saygı duyuyorum.Bunları benliğin bir parçası olarak görüyorum.Bir sevdiğimin önünü böyle açabilirsem mutlu olurum,bende parçası olurum meydana gelen iyi şeylerin.
Henüz hayal iken bir şey ket vurulmasına hayallerimin dayanamıyorum.
Oysaki paylaşılsalar çoğalıp birşey olacaklar belki.
Susacaksın,susacaksın yada susacaksın..hayal katilleri var her yerde.
Çok içim sıkılıyor.
Herbirini inandığınız şeye inandırmanız gerekir.
Ki zaten zar zor bulmuşsunuzdur birşeylere inanmayı..
Aslında inançsızlığa sizde herkes gibi meyletmişken (kendine olan inançtan bahsediyorum,hani şu bir zamanlar kendini bilen,tanıyan ve neleri başarıp neleri başaramayacağını bilen,isteyen,yaratanını hatırlayan,anlayan,seven,onun yolundan giden,kendi mutluluğunu alan,başkalarına mutluluk vermeyi bilen,isteyen,senden,benden... işyerinde önüne her ay bir öncekinden daha yüksek olarak konulan satış hedeflerine olan inancından,satışlar artarsa şirketin büyüyeceğine,şirket büyürse senin de büyüyeceğine olan inancından ve ya insanlığın artık dünyaya olan tek etkisinin doğayı tahrip etmek olduğuna,ilerde su için savaşmamız gerekeceğine olan inancından inandırılmalarından bahsetmiyorum...) yaşamın inanç olmadan ne kuru ve manasız bir hal aldığını farketmeden çoğu kez harala gürele yaşayıp giderken ve ara ara depresyona girip çıkarken bir şey bulmuşum inanacak ;abidik gubidik de olsa..belki mutlu edecek beni..
Ama sonra üzülmeyesin diye başlayan cümleler kurup,sizi düşünüyormuş gibi görünseler de aslında sizin yaşamanıza imkan tanımayan birileri olup çıkanlar bazen en yakınlarınız olabiliyor.
Bir rahat bıraksa herkes herkesi..
Ben kimsenin hülyasına,rüyasına karışmıyorum,anlatılanı dinliyorum ve hep destek olmaya çalışıyorum,müdahale etmiş olmayayım diye hep bir adım geride duruyorum bana mantıklı gelmese de o bahsedilen. Hülyalara,rüyalara saygı duyuyorum.Bunları benliğin bir parçası olarak görüyorum.Bir sevdiğimin önünü böyle açabilirsem mutlu olurum,bende parçası olurum meydana gelen iyi şeylerin.
Henüz hayal iken bir şey ket vurulmasına hayallerimin dayanamıyorum.
Oysaki paylaşılsalar çoğalıp birşey olacaklar belki.
Susacaksın,susacaksın yada susacaksın..hayal katilleri var her yerde.
Çok içim sıkılıyor.
2 Aralık 2010 Perşembe
Doğarken hayat bize birer pencere verdi. İçine bakabilelim diye.
Manzara şahane,manzara kasvetli,manzara duygusal olabiliyordu...
Yaşamımızın ilk yıllarında pencereden gördüklerimize göre birer pencere daha açtık biz de kafalarımızın içinde kendimize.
Hayatın penceresini tercüme ediyordu bu kafamızın içindeki pencere.
Bakış açısı..
Her tercümede bir takım anlam kaymaları olabilir elbette.
Korumak için kendimizi belki de önceleri sadece..ben buyum diyebilmek için hayata.
Seni böyle görüyorum o halde ben buyum!
Hayatın yarısı 'bu' yu inşa etmeye çalışmakla, ondan sonraki yarısı da onu yıkmaya çalışmakla geçiyor sanırım..
Manzara şahane,manzara kasvetli,manzara duygusal olabiliyordu...
Yaşamımızın ilk yıllarında pencereden gördüklerimize göre birer pencere daha açtık biz de kafalarımızın içinde kendimize.
Hayatın penceresini tercüme ediyordu bu kafamızın içindeki pencere.
Bakış açısı..
Her tercümede bir takım anlam kaymaları olabilir elbette.
Korumak için kendimizi belki de önceleri sadece..ben buyum diyebilmek için hayata.
Seni böyle görüyorum o halde ben buyum!
Hayatın yarısı 'bu' yu inşa etmeye çalışmakla, ondan sonraki yarısı da onu yıkmaya çalışmakla geçiyor sanırım..
30 Kasım 2010 Salı
Planla Plansızlık
Hayatla ilgili plan yapmamaya karar verdim.
Yani planlı bir boşvermişlik içindeyim.
Yani hala tam olarak plansız sayılmam..
:)
Yani planlı bir boşvermişlik içindeyim.
Yani hala tam olarak plansız sayılmam..
:)
12 Kasım 2010 Cuma
7 Kasım 2010 Pazar
Pastırma yazı bir gündü. Deniz çarşaf gibi.
Çam kokuyordu arka bahçe ayrılamıyordum.
Deniz kokuyordu ön bahçe ayrılamıyordum.
Alışmaktan korkuyordum.
Ne şanslı ağaçlardı bunlar. Denize uzanan geniş ve sağlam gövdeleri vardı.
Mutlu görünüyorlardı.Dalları dimdikti kıyıya.
Yeşile baktım.Kahverengiye,sarıya sonrada maviye uzun uzun...
Telaşsızdım. Neredeyse zamansızdım.
Ve bir kedi gelip dizlerime oturdu.
Çağırmışım gibi.Sanki çok eskiden beri tanışmışız gibi.
Ruhum ağırlıksızlaştı.Bedenimi de ben unuttum.
Kedi oldum,ağaç oldum,deniz oldum bugün.
Yine gelelim buralara....
Dardanos/Çanakkale.
Çam kokuyordu arka bahçe ayrılamıyordum.
Deniz kokuyordu ön bahçe ayrılamıyordum.
Alışmaktan korkuyordum.
Ne şanslı ağaçlardı bunlar. Denize uzanan geniş ve sağlam gövdeleri vardı.
Mutlu görünüyorlardı.Dalları dimdikti kıyıya.
Yeşile baktım.Kahverengiye,sarıya sonrada maviye uzun uzun...
Telaşsızdım. Neredeyse zamansızdım.
Ve bir kedi gelip dizlerime oturdu.
Çağırmışım gibi.Sanki çok eskiden beri tanışmışız gibi.
Ruhum ağırlıksızlaştı.Bedenimi de ben unuttum.
Kedi oldum,ağaç oldum,deniz oldum bugün.
Yine gelelim buralara....
Dardanos/Çanakkale.
3 Kasım 2010 Çarşamba
28 Ekim 2010 Perşembe
23 Ekim 2010 Cumartesi
22 Ekim 2010 Cuma
11 Ekim 2010 Pazartesi
vermekten korktuğu için almamak
'Hayatta gaza basman gereken yerlerde basacaksın gaza' demişti biri bana.Tecrübeydi üstelik konuşan. İstedikçe sahip olabiliyordu çünkü insan.Vericiydi hayat.
Ve hayattan tüm alabileceklerini almalıydı insan.Sonra senden almaya başladıkça verebilecek birşeyleri olmalıydı insanın. Alıcıydı hayat.
Kendinden vermemek için aldıklarından verebilmeliydi zamanı gelince. Aldıklarının onda emanet olduğunu hep hatırlayıp kendini yitik zannetmeden.
Ve hayattan tüm alabileceklerini almalıydı insan.Sonra senden almaya başladıkça verebilecek birşeyleri olmalıydı insanın. Alıcıydı hayat.
Kendinden vermemek için aldıklarından verebilmeliydi zamanı gelince. Aldıklarının onda emanet olduğunu hep hatırlayıp kendini yitik zannetmeden.
8 Ekim 2010 Cuma
30 Eylül 2010 Perşembe
22 Eylül 2010 Çarşamba
Korktuğuna Yürümek
Olmasından korktuğumuz bir şeyin hep olabileceğini beklemek sırasında yaşadıklarımız,onun olması sırasında yaşadıklarımızdan daha kötüdür.
2 Eylül 2010 Perşembe
Neden Nankör
İnsanlar beklenti oluşturmadan ilişki kuramıyor ne yazık ki. Aldığının-verdiğinin,alacağının-vereceğinin çeteresi hep aklında... Üstelik bu hususta karşısındakinin insan olması bile gerekmiyor. Kedilere nankör derler ya hani.. Yani insanların bir kediden bile ona olan sevgi ve ilgileri sonucunda bir beklentiye girmelerini ve bu beklentinin ise nasıl birşey olduğunu,nasıl karşılanması gerektiğini anlayamıyorum. Ne yapılmalı? Ne isteniyor? Yaşlanınca kedi kendisine mi bakmalı? Fakat,nankör ithamı işte bu beklentilerin karşılanamaması olacak heralde..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)