29 Nisan 2010 Perşembe

'Nedenler ve Neden??'ler üzerine..Why'ı dinlerken...

' Nedenn??? ' ler ve 'neden'ler...

Nedenn??? sözcüğünün bir eli isyandadır bir eli kabullenişte..
Hayat nedenler üzerine kurulu,bazen nedenler,bazen Nedenn???ler..

Susmak bir neden olabilir kimi zaman,konuşmak gibi.
Konuştuğun zaman yargılanabilirsin,
Sustuğun zaman da yargılayabilirsin bazen..
Susmak bir Nedenn??? olabilir kimi zaman ötekinin gözünde
Yargıladığın andır işte o an..

nedenlerin peşi sıra başka başka nedenler bulunur,kol kola girerler..
Oysa ki Nedenn???ler hiç uyumayan yalnızlık bekçileridir kuytularında aklın .. hiçbir nedenle kol kola giremezler.


İşte bana bu yazıyı yazdıran parça Ömer Faruk Tekbilek 'Why'...





27 Nisan 2010 Salı

Mutluluk Üzerine

Eskiden hep aptalların daha mutlu olduklarını düşünürdüm.
Kendi hayatları tam istedikleri gibi ise bile pek hakları yoktu bence mutluluğu böyle hissetmeye.
Afrika'da yada dünyanın başka bir yerinde insanlar açlıktan ölüyorken onlar sofraya oturup nasıl tıka basa yemek yiyebiliyorlardı.Neden fazlasını yiyorlardı.
Doymuş gibi olunca kalkmak gerekmezmiydi sofradan peygamberimiz gibi.
Sokaktaki dilencilerin önünden geçerken bir insanlık utancı duymuyorlarmıydı içten içe?Yüzlerine bakabiliyorlarmıydı dilenenlerin?
Savaşlar varken,savaşlar uzağımızda bile olsalar tv deki savaş görüntülerine bakabiliyorlarmıydı?Normal karşılayabiliyorlarmıydı?
Birşeyler yapmak gerekmezmiydi.Yada bu durumlara şahit olmaktan utanmak.
Sokalardaki tinerci çocuklar,dolup taşan esirgeme kurumları,trafik kazaları,gasplar,hırsızlıklar,insanların hayvanlara ve insanların insanlara yaptıkları eziyetler..daha niceleri.Rahatsız etmezmiydi vicdanlarını,dürtmezmiydi akıllarını.Nasıl mutlu olurlardı hiç suçluluk duymadan.
Kemalettin Tuğçu'yu çok mu okumuştum acaba çocukken? yada hep siyahı gören bir hüzünle mi doğmuştum ? Herkes siyahı görüyor fakat çok azı mı önemsiyordu bunu?
Çocuk aklımla sofradan tam doymadan kalkarak bir açın hakkını kurtardığımı sanmam içimi rahatlatıyordu fakat bunun aslında pek de bir işe yaramadığını biliyor ve bunun için üzülüyordum. Sonraları büyüyünce Mehmet Eroğlu'nun Kusma Kulübü'nü okuyunca bir çantaya verilebilecek bilmem kaç lira ile aç çocuklara bilmem ne kadar paket süt alınabileceğini hesaplayan karakterlerden sonra ben bir ara konuya duyduğum hassaslıkla hesapla iyice kafayı bozdum.
Geçenlerde Susan Miller'ın kitabında oğlak burçlarının toplumsal meselelere duyarlı olduklarını ve topluma birşeyler kazandırmazlarsa kendilerini değersiz hissedeceklerini okuyunca bende o an jeton düştü.Bunca yıl bu içerlemelerim normalmiş anladım.Bu aralar sıkça kendi kendime ve etrafıma söylediğim 'benim kime ne faydam var bu dünyada' düşüncesinin kaynağını buldum.
Şimdi mutlu olmak konusuna gelince; dünyanın kötü kaderi de var iyi kaderi de.Her ikisi de insanı etkiler.Sonunda kimse tek bir yüzünde daimi kalıcı olmaz.
Eskiden hep aptalların daha mutlu olduklarını düşünürdüm.
Fakat,bugün bir arkadaşım
-'Ancak,akıllılar mutlu olmayı becerir'' dedi..
Sanıyorum derin mutsuzluğundan sonra idi..

22 Nisan 2010 Perşembe

Görmeli Mi, Görmemeli Mi

Yaptığımız hatalar bizim hata yapabilme potansiyellerimizden doğmuştur.
Çünkü,söz gelimi neden bir hatayı en az bir kez yapabilmişliğimiz varken bir başka hatayı değil yapmak onu yapmış olmayı düşünemeyiz bile.Buna cesaretimiz yoktur,kendi içimizde olmayan birşeydir onu yapabilecek olmak.

İlkinden çok zarar gördü diye ikinci kez aynı hatayı yapmayacağı beklenir ya kişiden; oysa hatalar bizim potansiyallerimizi gösterir.O yüzden tekrar tekrar yapılabilir aynı hatalar.

-Hangi potansiyel bizde neden var,neden yok, bunlar oluşurken bu oluşumu etkileyen dinamikler nelerdi?
-Doğuştan mı geliyor,ailemiz mi çevre mi,o anki koşullarmı bunları şekillendiriyor?
-Hatasız kul olmaz.

Bunlar ayrı.

Bunlar başka meseleler de önemli olan bence hangi insanda hangi hatayı gördüğümüzde anlamalıyız ki bu hata önemli,bunu affedemeyiz,bunu kabul edemeyiz.
Çünkü,potansiyelinden dolayı tekrar etme ihtimali var.
Kabul edemediğimiz hata,kabul edemediğimiz potansiyel yani kabul edemediğimiz kişi demektir.
Hatasını kabul edemiyorum ama onu kabul ediyorum diyemeyiz yani.
Ama genellikle -''yaptı bir hata işte..'' derler. Hatası ondan ayrı birşeymiş gibi kişinin.
Yani 'ya ne olursan ol gel' dicez yada hiç gelme...

20 Nisan 2010 Salı

Durmalı



Duygularım mı önce oluştu da çarptılar düşüncelerime yoksa düşüncelerim miydi önce oluşan ve çarpan duygularıma? da oluştu bu ritmi bozuk senfonisi beynimin.
Kimin müziğidir şimdi dinlediğim?
Duygularım,düşüncelerim ve ben birer bütün olamadık.Şimdi başka devinimleri var herbirinin.
O zaman aklıma gelir dediği şairin;

   durmalı bu içsel hız
   çarpıp bir ağaca
   sevi bıraktım
   kalemin,kağıdın olduğu yere

19 Nisan 2010 Pazartesi

~

İnsanın gönlü bazen uçuyor , uçuyor.. nereye konacağını bilemiyor.

13 Nisan 2010 Salı

uçarcasına yazmalı yazabilen

ben yazar olsaydım takma isimle kitap yazardım;özgürce hareket edebilmek,belki bir sonraki kitabımı yazabilecekken beni ardımda kalan yaratımımın esiri yapmalarına izin vermemek,kimseye yandaş olmamak ve kimse tarafından yargılanmamak için..

11 Nisan 2010 Pazar

Gözledim meraktayım

Neden daha çok kadınlar oluyor iç yolculukları yapanlar..
Derini görmek isteyenler, ona gidenler..

                       *
Ve neden bazı erkekler henüz katedilecek çok yol varken,derinliğin en başındayken daha bile şair olabiliyor..
                       *
merak ediyorum.

10 Nisan 2010 Cumartesi

Dokuz ay,bir ömür

Bir arkadaşımın okulundaki bir öğretmen arkadaşı ''bir gecede yapılan ve sonra unutulan çocuklar bunlar'' diyormuş okullarındaki bazı çocuklar için. Sadece birkaçının hikayesini dinleyince arkadaşımdan ben de öyle olduklarını anladım.Bir yanda milyarlar harcanarak yapılan tüp bebekler. Yolu gözlenen,el bebek gül bebek büyütülen çocuklar.Bir yanda doğar doğmaz unutulanlar.
Sonra onlar günün birinde aynı sınıfa düşünce ve çok eften püften bir sebepten yakası kirli olan temiz olana bir tekme atınca bu tekme aslında kime..


fotoğraf ; Erkan Oymacı

9 Nisan 2010 Cuma

Boşluğa doldurmak

Alışveriş merkezlerinde ihtiyaçlardan çok yalnızlıklarmı paketleniyor ne...
Boş evlerde raf raf, dizi dizi ...

8 Nisan 2010 Perşembe

Kendinle Kalırsın

Ağlamak sert bir direniş.Yaşananları ben hiç kabullenemiyorum demek.Kendi kendine.
O yüzden gözyaşlarını bir başkasının silmesi yaşlarını azaltmıyor.
Çünkü koyamıyorsun kendinle kendin arasına bir başkasını.

7 Nisan 2010 Çarşamba

yapamazlar,yapamazsınız,yapamayız


Eskiden,çocukluğumda özgürdüm hayallerimde.
Hem hayaller boldu hem de özgürlükler.
Her renge boyanabilir,her yere konabilir ve her istediğime ulaşabilirdim.
Sonra birileri bana insan olduğumu hatırlatmış ve dikte etmiş olacaklar ki ket vuruldu hayallerime.Üstelik sinsice.Her yere konamaz,her şeyi yapamaz ve her rengi giyinemez oldum. Hayallerimde bile..
Ne kalmış gerçeğine.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Camdan evrene..

Akvaryumun içindeki balık nasılsa,evrendeki biz de öyleyiz.
Fakat,hızlı hızlı koşsak da çarpamayacağımızdan bir cam kavonaza herhalde unutuyoruz ki bir gün sonlanacak hayatlarımız.