13 Ocak 2010 Çarşamba



''Hepsinde aynı şeyi gözledim,korkularını sevinçleriymiş gibi kolayca dışa vurup üzüntülerini sır gibi saklıyorlar.İçimde merak uyandı,'Yaşamlarında ne olmuş ki,böyle zayıflık neşesi sarmış bu insanları?'dedim Şeref'e,'Sence korkularından niye hiç utanmıyorlar?'
'Onlara utanınca katlanamadıkları ağır şeyler yaşatılmış olmasından olabilir,duydukları üzüntünün derinliğiyle ilgilidir bu,'dedi,'korkularını bağışlayarak rahatlıyorlar demek ki...
Düşün bakalım,insan neden dertli hale gelir,daha çok hangi üzüntüler derine işler?'
Düşündüm bende,'Bilmiyorum ki,haksızlığa uğradıkça galiba...' dedim.'Öylemi dertli oluyoruz?'Yüzüne bir gülümseme yayıldı.
Bazen,başını sallayarak doğrulayabildiği şeylerde söyleyebiliyorum ona.
'Dayanılmaz üzüntülerimize,başkalarının bize karşı işlediği suçların içimize çöken katranı dersek,bu konuda belki biraz daha konuşabilir duruma gelebiliriz.
Üzüntü saklanması gereken bir şeydir.Başkalarının üstümüzden suç işlemesine izin verdiğimiz için..' dedi.
'üzüntümüzden dolayı biz de kendimize karşı suçluyuz çünkü,insanlar normal olarak korkularını da saklarlar,ama sen neredeyse sevinçle açığa vurduklarını gözlemişsin.kendimi haksızlığa uğratmak için nedenlerim vardı demek istiyorlar heralde'Bu olsa olsa kendini bağışlamaktan doğan bir neşedir,öyle düşündük ikimiz.
Latife Tekin,Unutma Bahçesi,syf:138-139

fotoğraf:Serhat Taykut Gül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder